“İnsan Olmanın En Zarif Köprüsü”
Günümüz dünyasında insanlar, farklılıkları, hızla değişen yaşam koşulları ve dijital iletişimin soğuk yüzü arasında sık sık yalnızlaşıyor. Ancak ne yazık ki, bu karmaşada unutulan, çoğu zaman göz ardı edilen bir duygu var: duygudaşlık.
Peki, duygudaşlık nedir? Basitçe, bir başkasının hissettiklerini yüreğinde hissetmek, onun sevinçlerine sevinmek, acılarına ortak olmaktır. Başka bir deyişle, “ben senin duygularını anlıyorum, onları paylaşıyorum” demektir. İnsanlar arasında görünmez, ama sağlam bir bağ kuran, ruhları yakınlaştıran bir köprüdür duygudaşlık.
Duygudaşlık, bir diğer ifadeyle eşduygu, kişinin karşısındakinin hissettiklerini yüreğinde birlikte hissetmesidir. Bu, insan olmanın en nazik ve güçlü yönüdür.
Bu yeteneğe sahip olmak, yalnızca empati göstermekle sınırlı değildir. Duygudaşlık, bir adım daha ileri gider; karşımızdakinin acısını, mutluluğunu sanki kendi içimizde yaşıyormuşuz gibi derinden hissetmektir. O yüzden sadece anlamak değil, hissetmek esastır.
Duygudaşlık, bizi insan yapan en önemli özelliklerden biridir. Sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumların bir arada yaşayabilmesinde, dayanışmanın doğmasında temel bir rol oynar.
İnsanlar birbirinin halini anlayıp paylaştıkça, dünyada daha az hırçınlık, daha fazla merhamet ve sevgi olur.
Ama günümüzde, teknolojiyle birlikte, yüz yüze iletişim azaldıkça duygudaşlık duygusu zayıflıyor gibi. Ekranlar arkasında, yazılı mesajlarda eksilen bir şey var: İnsan kalbiyle hissetme yetisi. Oysa kalplerin buluştuğu yerde, gerçek bağlar ve güçlü dostluklar yeşerir.
Duygudaşlık, zayıflık değil, aksine güçtür. Birinin acısına ortak olmak, onun gözyaşlarını silmek, bazen de suskun kalıp sadece yanında durabilmek; insan olmanın onurlu duruşudur. İster bir anne olsun, ister bir öğretmen, ister sadece yolda karşılaştığımız yabancı…
Duygudaşlık gösterdiğimiz her an, dünyaya biraz daha insanlık katıyoruz. Ve unutmayalım ki, karşılaştığımız her insan, içinde anlatılmayı bekleyen bir hikaye taşır.
Sonuç olarak; gelin, kalplerimizi birbirimize açalım, duygudaşlığın sıcaklığıyla sarmalayalım hayatı. Çünkü insan, ancak bu sıcaklıkla gerçek anlamını bulur.
Yusuf SADIK, Eğitimci Yazar-Gazeteci, Emekli Milli Eğitim Müdürü