Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Engin Doğru
Köşe Yazarı
Engin Doğru
 

GONAH

Eskiden "mesken" denirmiş yaşanan evlere ."Mesken" yani içinde sükûn bulunan yer.Sakinleştiğin mekan. Kalbin huzuruna da sekine denirmiş... Geleneksel Türk mesken mimarisinin parçası olan Gümüşhane Konakları’nın mimari özellikleri hem toplumun kültürel yapısı hem de coğrafi mekânın imkânlarından etkilenmiştir. Fiziki coğrafya özellikleri, konut kültürünün yapı ve çevre ilişkileri içerisinde uyum sağlamak isteyen insanoğlunun ihtiyaçları ile bütünleşen en önemli kaynaklardan birisidir. Gümüşhane konaklarının iki katlı olması oda sayısının da fazla olmasını sağlayan önemli etkenlerden bir diğeridir. Bu ise zamanında bölgede ataerkil ve geniş aile yapısının önemsendiği anlamına gelmektedir. Ayrıca misafirperver bir yapısı olan bölge halkının misafir ağırlamak için hazırda oda bulundurması gibi geleneklerinin olması meskenler inşa edilirken çok sayıda oda yapılmasını sağlayan önemli etkenler arasındadır. Ayrıca Gümüşhane konaklarında tavanların yüksek yapılmış olması, içeride ferah ve geniş bir görüntü vererek psikolojik anlamda insanların rahatlamasını sağlamaktadır Apartman modasından önce Gümüşhane'nin kendisine özgü bir yapı biçimi vardı. Bahçelerin içerisine oturtulmuş olan beyaz badanalı konakların kente verdiği özellik artık yerini beton evlere bırakmıştır. Gümüşhane’de konakların dış görünüşleri birbirinin ayni olduğu gibi iç bölmeleri de aynıdır. Bahçeye açılan kanatlıdan (dış kapıdan) girince iki buçuk, üç metre genişliğinde ve 11-15 metre uzunluğunda bir koridor vardır. Odaların, mutfak ve banyonun kapıları karşılıklı olarak bu koridora açılır. Bu koridora mabeyin, avlu ve salon da denir. Koridordan bir merdivenle ikinci kata çıkılır. İkinci kattan da arka bahçeye ayrıca bir kanatlı kapı açılır. Bu kattaki bölmeler de birinci kattakinin aynıdır. Konağın bütün odalarının yüksekliği üç metreden aşağı olmaz. Dört metre yükseklikte olanlar da çoktur. Odalar üçer pencerelidir. Yerine göre bir de köşe penceresi yapılır. Pencerelerin önüne baştanbaşa bir sedir yerleştirilir. Sedirin üstüne özel olarak yapılmış olan bir minder serilir. Minderin üzerine sedir halısı, sedir kilimi, sedir cecimi ya da başka bir örtü örtülür. Sedirin arkasında duvara dayalı, içleri otla doldurulmuş halı, kilim ya da başka bir kumaş kaplı olan yastıklar vardır. Yastıkların üstüne boydan boya kaplayan çeşitli tekniklerde çeşitli motifler işlenmiş bir örtü örtülür. Pencereler kübik biçime sokulup, odalar tek pencereye indirildikten, konakların eski estetiği bozulduktan sonra bu sedirler de kaldırılmıştır. Odaların hepsinde dolap ve yüklük vardır. Kimilerinde birer raf da bulunur. Salondan banyoya girilince küçük bir koridor daha vardır ki banyo ve tuvalet kapıları bu koridora açılır. Bu suretle kokunun yayılması önlenmiş olurdu. Konaklarda üçüncü katın bölmeleri daha değişik olur. Çünkü bu kat çatı katıdır ve konak çatılarında kar tutmaması için çatılar çok dik beşik biçiminde yapılırdı. Böyle olunca çatı katından ancak uzun bir salondan başka bir şey yapılamazdı. Burası da konağın kileri, anbar, deposu olarak kullanılırdı. Sonraları çatının bir yüzüne bir fırandol (çatı arası)  çıkararak bir oda yapılmış, 1930'lardan sonra da çatının öbür yüzüne bir fırandol daha çıkıp bir oda daha yapılmıştır. Böylece çatı katında küçüklü büyüklü bir takım bölmeler yapılarak bir daire haline getirilmiştir. Bundan sonra konakların dikbeşik biçimindeki çatılan (+) biçimini almıştır. Konakların temeli atılırken kurban kesilir. Dualar edilir. Birinci katın duvarları çamur harçlı taşla örülür. Sonraları kireç harç kullanılmaya başlanmıştır. Duvarlar bitince üzerine kalın, dayanıklı, daha çok meşe ağacından keranlar (güçlü ağaç) atılır. Keranlanan üzerine yine dayanıklı cinsten mertekler (yuvarlak ağaç ) dizilir. Merteklerin üzerine de aşağıya toprak, çamur geçmemesi için hasır, yonga  gibi şeyler örtülür. Örtülen bu merteklerin üstü de bir çamur tabakasıyla kaplanır. Sonra ikinci kata geçilir. Bundan sonra artık duvarlar taş değil, kerpiçten dolma tekniğiyle yapılır. Bunun için de önce dört köşeye dört tane anadirek dikilir. Aralarına gereğine göre dik olarak dolma direkleri çakılır. Direk çakmak işi bitince tepede bir kurban daha kesilir. Kurban etinin tamamı ustalara aittir. Dolma direklerin araları kerpiçle doldurulduktan sonra sıra çatı katına gelmiştir.  Çatı çatılıp iskelet meydana çıktıktan sonra konak sahibi ve yakınları tarafından ustalara armağanlar verilir. Bu armağanlar, ipekli, pamuklu kadın, erkek kumaşı olur.Ustabaşı armağanı alınca en yüksek direğe asar ve elindeki keserle tak, tak, tak, önündeki direğe vurur ve yüksek sesle: Usdalar. Ey usdalar. Bakın bize ne geldi. Gonağın sahabından Bir geyimlik ğumaş geldi der, ustalar hep birden keserleri keyfli keyfli takır... takır... takır direklere vururlar. Ustabaşı devam ederek: Bu hediye Çıhsın yediye Bu gonada gözi olan Bahsin arhalarından gara kediye Elemtere fiş Kem gözlere şiş Patlasın keşiş tekerlemesini özel bir ezgi ile söyler. Keserler gene takır, takır vurulur, bu tekerleme ustabaşının yeteneğine göre değişir, dualar, iyi dilekler söylenirdi.Çatı bitinceye kadar kumaşlar direklerde renk renk sallanır. Sonra konağın iç donanımına geçilir. Tavan, döşeme ve bütün doğrama işleri çam ağacı kerestesinden yapılır. Konağın saçak kenarları, pencerelerin dış pervazları daha çok kurşunî renk boya ile boyatılır. Odaların döşemeleri ve salon mutlak kahverengi olur. Süslemeleri yapılmış olan tavanlar ya zevke göre boyatılır ya da böylece bırakılır. Konağın bütün işleri bitip, oturulacak duruma geldiği zaman dış kapılara birer at nalı çakılır ya da büyük bir nazar boncuğu asılır. Bulabilenler kapıya yaban keçisi boynuzu da çakarlardı. Gümüşhane Konaklarının genel yapılanmasında geleneksel Anadolu Türk mesken mimarisinin özellikleri görülmekle birlikte, fiziki coğrafyanın olumsuz etkilerini azaltabilmek amacıyla geliştirilen kendine özgü tekniklerle jeolojik ve klimatik faktörlere karşı önlemler alındığı görülmektedir.  Şehrin ahşap zamanı geçmiş zamandır. Bütün üslûbu, hatıraları ve zevkleriyle artık geride kaldı. Günümüz mimarisinden çok farklı olan bu yapıların içinde dolaşmak dahi insanın içini ısıtmaya yetmektedir.
Ekleme Tarihi: 21 Ağustos 2025 -Perşembe

GONAH

Eskiden "mesken" denirmiş yaşanan evlere ."Mesken" yani içinde sükûn bulunan yer.Sakinleştiğin mekan. Kalbin huzuruna da sekine denirmiş...
Geleneksel Türk mesken mimarisinin parçası olan Gümüşhane Konakları’nın mimari özellikleri hem toplumun kültürel yapısı hem de coğrafi mekânın imkânlarından etkilenmiştir. Fiziki coğrafya özellikleri, konut kültürünün yapı ve çevre ilişkileri içerisinde uyum sağlamak isteyen insanoğlunun ihtiyaçları ile bütünleşen en önemli kaynaklardan birisidir. Gümüşhane konaklarının iki katlı olması oda sayısının da fazla olmasını sağlayan önemli etkenlerden bir diğeridir. Bu ise zamanında bölgede ataerkil ve geniş aile yapısının önemsendiği anlamına gelmektedir. Ayrıca misafirperver bir yapısı olan bölge halkının misafir ağırlamak için hazırda oda bulundurması gibi geleneklerinin olması meskenler inşa edilirken çok sayıda oda yapılmasını sağlayan önemli etkenler arasındadır. Ayrıca Gümüşhane konaklarında tavanların yüksek yapılmış olması, içeride ferah ve geniş bir görüntü vererek psikolojik anlamda insanların rahatlamasını sağlamaktadır

Apartman modasından önce Gümüşhane'nin kendisine özgü bir yapı biçimi vardı. Bahçelerin içerisine oturtulmuş olan beyaz badanalı konakların kente verdiği özellik artık yerini beton evlere bırakmıştır. Gümüşhane’de konakların dış görünüşleri birbirinin ayni olduğu gibi iç bölmeleri de aynıdır. Bahçeye açılan kanatlıdan (dış kapıdan) girince iki buçuk, üç metre genişliğinde ve 11-15 metre uzunluğunda bir koridor vardır. Odaların, mutfak ve banyonun kapıları karşılıklı olarak bu koridora açılır. Bu koridora mabeyin, avlu ve salon da denir. Koridordan bir merdivenle ikinci kata çıkılır. İkinci kattan da arka bahçeye ayrıca bir kanatlı kapı açılır. Bu kattaki bölmeler de birinci kattakinin aynıdır. Konağın bütün odalarının yüksekliği üç metreden aşağı olmaz. Dört metre yükseklikte olanlar da çoktur. Odalar üçer pencerelidir. Yerine göre bir de köşe penceresi yapılır. Pencerelerin önüne baştanbaşa bir sedir yerleştirilir. Sedirin üstüne özel olarak yapılmış olan bir minder serilir. Minderin üzerine sedir halısı, sedir kilimi, sedir cecimi ya da başka bir örtü örtülür.

Sedirin arkasında duvara dayalı, içleri otla doldurulmuş halı, kilim ya da başka bir kumaş kaplı olan yastıklar vardır. Yastıkların üstüne boydan boya kaplayan çeşitli tekniklerde çeşitli motifler işlenmiş bir örtü örtülür. Pencereler kübik biçime sokulup, odalar tek pencereye indirildikten, konakların eski estetiği bozulduktan sonra bu sedirler de kaldırılmıştır. Odaların hepsinde dolap ve yüklük vardır. Kimilerinde birer raf da bulunur. Salondan banyoya girilince küçük bir koridor daha vardır ki banyo ve tuvalet kapıları bu koridora açılır. Bu suretle kokunun yayılması önlenmiş olurdu.

Konaklarda üçüncü katın bölmeleri daha değişik olur. Çünkü bu kat çatı katıdır ve konak çatılarında kar tutmaması için çatılar çok dik beşik biçiminde yapılırdı. Böyle olunca çatı katından ancak uzun bir salondan başka bir şey yapılamazdı. Burası da konağın kileri, anbar, deposu olarak kullanılırdı. Sonraları çatının bir yüzüne bir fırandol (çatı arası)  çıkararak bir oda yapılmış, 1930'lardan sonra da çatının öbür yüzüne bir fırandol daha çıkıp bir oda daha yapılmıştır. Böylece çatı katında küçüklü büyüklü bir takım bölmeler yapılarak bir daire haline getirilmiştir. Bundan sonra konakların dikbeşik biçimindeki çatılan (+) biçimini almıştır. Konakların temeli atılırken kurban kesilir. Dualar edilir. Birinci katın duvarları çamur harçlı taşla örülür. Sonraları kireç harç kullanılmaya başlanmıştır. Duvarlar bitince üzerine kalın, dayanıklı, daha çok meşe ağacından keranlar (güçlü ağaç) atılır. Keranlanan üzerine yine dayanıklı cinsten mertekler (yuvarlak ağaç ) dizilir. Merteklerin üzerine de aşağıya toprak, çamur geçmemesi için hasır, yonga  gibi şeyler örtülür. Örtülen bu merteklerin üstü de bir çamur tabakasıyla kaplanır. Sonra ikinci kata geçilir. Bundan sonra artık duvarlar taş değil, kerpiçten dolma tekniğiyle yapılır. Bunun için de önce dört köşeye dört tane anadirek dikilir. Aralarına gereğine göre dik olarak dolma direkleri çakılır. Direk çakmak işi bitince tepede bir kurban daha kesilir. Kurban etinin tamamı ustalara aittir. Dolma direklerin araları kerpiçle doldurulduktan sonra sıra çatı katına gelmiştir. 

Çatı çatılıp iskelet meydana çıktıktan sonra konak sahibi ve yakınları tarafından ustalara armağanlar verilir. Bu armağanlar, ipekli, pamuklu kadın, erkek kumaşı olur.Ustabaşı armağanı alınca en yüksek direğe asar ve elindeki keserle tak, tak, tak, önündeki direğe vurur ve yüksek sesle:

Usdalar. Ey usdalar.

Bakın bize ne geldi.

Gonağın sahabından

Bir geyimlik ğumaş geldi

der, ustalar hep birden keserleri keyfli keyfli takır... takır... takır direklere vururlar. Ustabaşı devam ederek:

Bu hediye

Çıhsın yediye

Bu gonada gözi olan

Bahsin arhalarından gara kediye

Elemtere fiş

Kem gözlere şiş

Patlasın keşiş

tekerlemesini özel bir ezgi ile söyler. Keserler gene takır, takır vurulur, bu tekerleme ustabaşının yeteneğine göre değişir, dualar, iyi dilekler söylenirdi.Çatı bitinceye kadar kumaşlar direklerde renk renk sallanır. Sonra konağın iç donanımına geçilir. Tavan, döşeme ve bütün doğrama işleri çam ağacı kerestesinden yapılır.

Konağın saçak kenarları, pencerelerin dış pervazları daha çok kurşunî renk boya ile boyatılır. Odaların döşemeleri ve salon mutlak kahverengi olur. Süslemeleri yapılmış olan tavanlar ya zevke göre boyatılır ya da böylece bırakılır. Konağın bütün işleri bitip, oturulacak duruma geldiği zaman dış kapılara birer at nalı çakılır ya da büyük bir nazar boncuğu asılır. Bulabilenler kapıya yaban keçisi boynuzu da çakarlardı.

Gümüşhane Konaklarının genel yapılanmasında geleneksel Anadolu Türk mesken mimarisinin özellikleri görülmekle birlikte, fiziki coğrafyanın olumsuz etkilerini azaltabilmek amacıyla geliştirilen kendine özgü tekniklerle jeolojik ve klimatik faktörlere karşı önlemler alındığı görülmektedir.  Şehrin ahşap zamanı geçmiş zamandır. Bütün üslûbu, hatıraları ve zevkleriyle artık geride kaldı. Günümüz mimarisinden çok farklı olan bu yapıların içinde dolaşmak dahi insanın içini ısıtmaya yetmektedir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve siranhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.