Hiç unutmuyorum; aylar önce, Eskişehir’de ayaz bir kış gecesiydi. Takvimler 21 Ocak 2025 Salı gününü gösteriyordu. Anadolu Folklor Kültür Dernekleri Federasyon Başkanı Ali Özçelik Bey, beni bir Türk halk müziği konserine davet etmişti.
Türk halk müziğini her zaman severek dinlemişimdir. Evde amatörce çaldığım sazımla zaman zaman dostluk kurduğum türkülerin yeri ise hep ayrıdır.
O akşam, Eskişehir Gümüşhaneliler Dernek Başkanı İrfan Ataman Bey’le birlikte, Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen konsere gittik. Konserin başlamasına birkaç dakika vardı ve salon tıklım tıklım doluydu. Görevliler bizleri kapıda karşıladı, önceden ayrılmış koltuklarımızı gösterdiler. Ön sıralarda yerimizi aldık.
Bu salonda daha önce sayısını hatırlayamayacağım kadar çok konser dinlemiştim. Ama bu konser... Bilmiyorum neden, bambaşkaydı. Belki kışın ortasında, içimizi ısıtan ezgilerden, belki de içten gelen o derin samimiyettendi. Solistlerin sesi, koronun uyumu, sazın tınısı... Her şey yerli yerindeydi.
Konserin sonunda, Ali Bey’e dönerek, “Bu güzel konseri Gümüşhaneliler Derneği iş birliğiyle, içinde Gümüşhane türkülerinin de olduğu özel bir programla taçlandıralım” dedim. Ali Bey de bu isteğimi, sanata ve müziğe gönül vermiş koro şefi Sabri Kocaoğlu’na ileteceğini söyledi.
Aradan birkaç hafta geçti. Başka bir vesileyle yeniden görüştüğümüzde konuyu tekrar hatırlattım. Bir süre sonra Sabri Bey’le bir araya geldik. Gümüşhane yöresine ait hangi türküleri seslendireceğimizi belirledik.
Zaten her ilin hafızalara kazınmış, simgeleşmiş türküleri vardır. Bizim yörede çocukluğumuzdan bu yana dillerden düşmeyen, neredeyse her Gümüşhaneli’nin ezbere bildiği "Dut Dibine Yaslanırlar, Çise Vurur Islanırlar, Elma ile Beslenirler,Gümüşhane Güzelleri" türküsü ve "Hışır" mahlasıyla tanınan şair-yazar Osman ağabeyimizin, son yıllarda sıkça dillere dolanan anlam yüklü eseri "Yazın Yağar Kar Başıma" olmazsa olmazlarımızdı.
Bu arada Ali Bey, konserin sunuculuğunu da benim yapmamı istedi. “Sunuculuk deneyimim var ama daha önce konser sunuculuğu hiç yapmadım,” desem de “Sen yaparsın,” deyip geçti.
Sabri hocamız, bu iki türküye ek olarak başka eserlerin de söyleneceğini belirtti. Provalar başladı. Hem koro hem solo çalışmalarına katıldım. Gümüşhane türkülerimiz başta olmak üzere Anadolu’yu harmanlayan o güzel türküleri defalarca dinledim. Hazırlıklar kusursuz ilerliyordu.
Konser günü ve salon netleştikten sonra tüm hazırlıkları, Dernek Başkanımız İrfan Ataman Bey ve yönetimdeki arkadaşlarımızla birlikte tamamladık. Eskişehirli dostlarımızın memleketimizi daha yakından tanımaları açısından yöremizin tarihi, doğal ve kültürel zenginliklerini, yöresel ürünlerini tanıtmak için 45 sayfalık bir sunum hazırladım.
Ve beklenen gün geldi: 21 Mayıs 2025, Çarşamba akşamı. Hazırdık. İçimizde tatlı bir heyecan ve telaş vardı.
Salon, Türk halk müziği sevdalılarıyla tıklım tıklımdı. Sahne arkasında dönen sunu dinleyicilerin ilgisini çekiyordu.
Işıklar hafifçe kısıldığında, sahneden yükselen ilk ezgiyle birlikte salonu derin bir sessizlik ve dikkat sardı. Yaklaşık iki saat süren konser boyunca dinleyiciler; kimi zaman hüzünle, kimi zaman coşkuyla türkülerle bütünleşti.
Sunuculuğunu üstlenmekten onur duyduğum bu gecede, sahne önünde bulunmanın hem onurunu hem de heyecanını yaşadım. Programın sonunda yanıma gelen dinleyicilerin içten tebrikleri, koristlerin gözlerindeki memnuniyetle birleşince, konserin ne kadar beğenildiği daha da anlam kazandı. Her söz, her tebessüm, emeğin boşa gitmediğini fısıldıyordu adeta.
Şunu net olarak belirtmeliyim ki, koro şefimizin deneyimi ve koristlerin uyumu, sazendelerin o müthiş ahengi salonda adeta bir coşku seli yarattı.
Her biri değerli ama konserin ortalarında Solist İsmail Metin Bey’in seslendirdiği "Gümüşhane Güzelleri" türküsünün nakarat kısmını seyircilerin hep birlikte söylemesi, anlatılmaz bir andı. Sanki salondaki herkes dev bir koronun parçası olmuştu.
Tesadüfen o gün Eskişehir’de bulunan, koro şefimizin öğrencisi ve TRT sanatçısı genç kardeşimiz İrem Atalay’ın seslendirdiği "Bir Kararda Durmayalım, Gel Gidelim Dosta Gönül" türküsü ise gecenin duygusal zirvesiydi.
Gecenin en zarif anlarından biri, sanatın incelikli ruhunu taşıyan özel bir takdimle yaşandı. Eskişehir’in bir dünya markası haline gelen Sarar Şirketlerinin Protokol Müdürü, aynı zamanda yıllardır kültüre ve sanata gönül vermiş kadim dostum Alaattin Çoban, koro şefimize ve genç sanatçımız İrem’e büyük bir zarafetle fular takdim etti. Ardından sunulan plaketler, yalnızca bir teşekkür değil, aynı zamanda emeğe, sanata ve müziğe duyulan derin saygının bir nişanesiydi. Bu anlamlı an, hem sahnedeki koristlerimizi onurlandırdı hem de salondaki izleyicilerin gönlünde derin bir takdir duygusu bıraktı.
Neticede sanat, kültür ve müziğin birleştirici ruhunu bir kez daha soluduk. Salondaki herkesin yüzünde mutluluğun izleri vardı. Eminim ki konser bir iki saat daha sürse, kimse itiraz etmezdi.
Bu muhteşem geceyi bizimle paylaşan herkese gönülden teşekkür ederim. Yaşasın Porsuk ile Harşit’in Dostluğu ve Kardeşliği!